16 Ocak 2014 Perşembe

Evde Çalışarak Para Kazanmak İsteyen Arkadaşlar Makale Yazarlığı Yapabilirsiniz

Merhaba arkadaşlar;

Uzun zamandır bu konuyla ilgili yazmak istiyordum kısmet bugüneymiş. 

Evde çalışarak para kazanmak isteyen ev hanımları, öğrenciler, gelirini ek bir gelir elde ederek artırmak isteyen herkes, makale yazarlığı yapmak istediğini belirtiyor. 

Ek gelir elde etmek isteyen arkadaşlar sizlere sesleniyorum.

Makale yazarak para kazanabilirsiniz. Nasıl mı?

Makale yazmak için öncelikle Türkçe'yi iyi kullanıyor olmanız ve özgün içerik üretebiliyor olmanız gerekiyor.


Makale yazarlığına başlamadan önce, imla kurallarına uygun makale yazabiliyor musunuz bunu sorgulamanız gerekir. Zira, makale yazmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir.

Araştırmacı bir yapınız olması gerekiyor. Makale yazarlığında ilk kural araştırma yaptıktan sonra özgün içerik oluşturabilmektir. 

Kopyala yapıştır tekniği ile bir yere gelemezsiniz. Şayet ordan burdan toparlar yazarım diyorsanız bu işi yapamazsınız. 

Makale yazarlığı aynı zamanda sizin için de bir eğitim ve profesyonelleşme sürecidir. Bu süreci en iyi şekilde değerlendirmeniz, zaman geçtikçe sizi aranan bir makale yazarı haline dönüştürecektir. 

Makale yazmak özen ve özdisiplin ister. Sizden beklenen makaleyi zamanında teslim edebilmeniz için çok sevdiğiniz bazı şeylerden fedekarlık yapmanız gerekebilir.

Peki, makale yazmak için nereye başvurmak gerekir diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

 Arkadaşlar,şöyle bir araştırma yaptım yeni başlayacak olan arkadaşlar yaziyazparakazan.com, yazankazanır.com gibi sitelere başvuruda bulunabilirler. 


Yazı yazmanıza olanak sağlayacak diğer siteleri bulmak için  internette iyi bir araştırma yapmanız gerekiyor. Yaptığınız araştırma makale yazdıran siteler ve çevreler hakkında bilgi sahibi olmanızı sağlayacaktır. 

Forum sitelerine üye olmanız ve makale yazmak istediğinizi belirten mesajlar yayınlamanız makale yazdırmak isteyen kişilerin size ulaşmasını hızlandıracaktır. 

Webmaster, R10, forumnet gibi forum sitelerinde makale yazdırmak isteyenlerin ilanlarına ulaşabilir aynı zamanda  başvuruda bulunabilirsiniz.  

Çevrenizde makale yazarlığı yapan editör arkadaşlarınız varsa onlardan yardım alabilirsiniz.

Evde makale yazarak para kazanmak isteyen arkadaşlar şunu hiçbir zaman unutmamalıdır; her işte olduğu gibi makale yazarlığı işinde de  emek vermediğiniz zaman başarılı olamazsınız.  Emek vererek, özgün ve kaliteli içerik üretiyor, okunabilir makale yazıyorsanız hemen olmasa bile  bir süre sonra karşılığını almaya başlarsınız.




15 Ocak 2014 Çarşamba

Türkiye'nin Kanayan Yarası; Çocuk Gelinler

 Ne yazık ki, küçük bir kız çocuğu daha ne olduğunu anlamadan bu hayattan göçüp gitti...  Birçoğunuz duymuştur O'nun adını... Adı Kader'di...

Kader, hem küçük bir kız çocuğu hem bir eş hem de anneydi...

Daha 11 yaşındayken evlendirilen, 12 yaşındayken anne olan ve 14 yaşındayken ölen Kader, Türkiye'nin kanayan yarası çocuk gelinler sorununu yeniden gündeme taşımayı başardı...

Günlerdir yolsuzluk ve rüşvet operasyonları yüzünden hükümet, muhalefet, savcılar, hakimler, gazeteciler ve daha ne kadar büyük devlet adamı ve akil insan varsa herkes şöyle olmalı, böyle olmalı diye ahkam kesip bildiriler dağıtırken,  Kader hakkında kimse birşey söylemiyor ne acı...

Bir ülkede çocuk gelinler varsa ve bu çocuk gelinler daha oyun oynaması gereken bir yaşta anne olup ikinci doğumundan sonra ölüyorsa ülkeyi yönetenler ve yasa koyucular oturup biraz düşünmelidir...

Düpedüz çocuk istismarı olan bu duruma karşı neden caydırıcı önlem alınmıyor, yasa düzenlenmiyor ve neden bu suçu işleyenler hapis cezasına çarptırılmıyor diye merak ediyorum günlerdir...

Kader öldükten sonra sorumluluğunun farkına varan ve Kader'in ölümünü araştırmaya karar veren devlet, ne yazık ki Kaderi korumaktan acizdir.

Zira, bu çocuklarla evlenenler bana göre pedofili suçu işliyorlar ve bu suçtan cezalandırılmalıdırlar. Çocuk gelin lafını da çok sevmiyorum, yapılan düpedüz çocuk istismarıdır. Bu olay gelenek diyerek açıklanmamalı, saçma sapan bir mecraya çekilmemeli, en kısa sürede çözümlenmelidir.

Küçücük çocuklarla evlenmek ve bu çocukların küçük yaşta anne olmalarına neden olmak bana göre pedofiliden başka birşey değildir. Bu çocuklarla evlenmek başka türlü nasıl açıklanabilir ki?

Kader'in ölümünden sonra devreye giren ve soruşturma açan devlet keşke daha önce kendini gösterebilseydi... Hem böylece küçük yaşta yok olup giden çocuk gelinler de olmazdı... Küçük çocuklarla evlenenlere ve bu çocukları küçük yaşta evlenmek zorunda bırakan ailelere karşı önlem alınmazsa, bu suçu işleyenlere caydırıcı cezalar verilmezse ne yazık ki bu tür olaylar yaşanmaya devam edecek...

Ah, Kader! Ne acı bir kayıp oldun sen... Ülkem adına utanıyorum ve özür diliyorum senden... 

Ah, Kader! Seni düşününce içim acıyor, daralıyorum, inan çok üzülüyorum... Daha küçük bir çocukken evlenen ve anne olan, aile fertlerinin söylediğine göre ikinci çocuğunu kaybettiği için intihar eden ancak ölümü şüpheli bulunduğu için incelemeye alınan kadersiz Kader... 

Mekanın cennet olsun küçük anne... Geride bıraktığın 1,5 yaşındaki evladın seni çok özleyecek... Ve biz, önlem alınmadığı takdirde belki de çok yakın bir zamanda yeni bir çocuk gelin ya da kadın cinayeti haberi ile karşı karşıya kalacağız. Ne yazık...




13 Ocak 2014 Pazartesi

Genç Kızları Bekleyen Büyük Tehlike; Tecavüz Hapları

Merhaba arkadaşlar;

Bugün, genç kızları bekleyen büyük tehlike olarak adlandırılan tecavüz haplarından bahsedeceğim. 

Ne alaka şimdi demeyin. Tecavüz hapı kullanımı çok yaygınlaşmış. Belki de çoğu genç kızımız bu ilaçları tanımadıkları için  istismara uğruyorlar. 

Dün Hürriyet Pazar ekini okurken bu konuyla ilgili yazılmış bir yazı dikkatimi çekti. Yazıyı bir solukta okudum ve bu konuya ben de blog sayfamda yer vermeliyim diye düşündüm.

Olayın boyutu tüyler ürpertici olduğu için kendimi genç kızları uyarma ve bilinçlendirme noktasında sorumlu hissettim ve bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Arkadaşlar, dün okuduğum yazı üzerine küçük bir araştırma yaptım ve bu haplar hakkında ilginç bilgiler elde ettim.

 Herşeyden önce tevavüz hapları, renksiz, kokusuz ve tatsız ilaçlarmış. 

Çoğunlukla genç kızları hedef alan bu haplar tecavüz amaçlı kullanılıyor. 

Hapı çoğu zaman farkına varmadan içmek zorunda kalan genç kız kısa bir süre içinde kendinden geçiyor.

Bu ilaçlar merkezi sinir sistemini etkisi altına alıyor ve etkisi 6 saat kadar sürüyor. İlacın vücutta yarattığı uyuşukluk etkisi tam olarak 12 saat içinde sona eriyor.

Güçlü bir uyuşturucu olan tecavüz hapları içildikten sonra uyuşukluk, baş dönmesi, sersemlik, hareketlerde kontrolsüzlük, konuşamama, koordinasyon kaybı gibi belirtiler gösteriyor. 

İlacın etkisini göstermesinden sonra mağdur kişi ne yazık ki tecavüzü, tecavüzün gerçekleştiği mekanı ve tecavüz yapan kişiyi hatırlayamıyor.

Bu tür ilaçlar sıvı içinde çözümlenebildiği için genellikle içeceklerin içinde ikram ediliyor. Burası en can alıcı nokta ne yazık ki... Meyve suyu ya da bira içtiğini sanan genç kız tüketmiş olduğu içecekle birlikte tecavüz hapını da içmiş oluyor.

Özellikle alkol ile alındığında daha tehlikeli olan bu ilaçlar içen kişide ileri derecede bilinç kaybına neden oluyor. 

Tecavüz ilaçları dışında bir başka tehdit de erotik web sitelerinde satılmakta olan azdırıcı damla adlı ürünler. Bu damlalar da ne yazık ki içeceğe karıştırılarak kullanılıyor. Kendisinden habersiz  içeceğine ilaç katılan kişi tecavüz haplarında olduğu gibi kısa bir süre içinde kendinden geçiyor ve bilinç kaybı yaşıyor. 

Bir başka tehlike ise bayıltıcı spreyler. Bayıltıcı spreyler de kötü niyetli kişilerin kullanmaktan hiç çekinmedikleri bir ürün. 

Genç kızlarımızı bilinçlendirme adına ele almış olduğum bu yazı inşallah genç kızlarımız tarafından okunur. Bu yazıyı yazmasam asla rahat edemezdim. Allah, genç kızlarımızı ve çocuklarımızı kötü niyetli insanlardan korusun...













11 Ocak 2014 Cumartesi

Sigarayı Bıraktım, Sağlıklı Yaşamak İçin Şekeri de Bırakmam Gerekiyor

Merhaba arkadaşlar...

Birkaç gündür gazetelerin sağlık köşeleri ve blogger arkadaşlar tarafından paylaşılan blog yazıları aracılığı ile şekeri bırakmam gerektiği konusunu kafamda daha fazla netleştirdim. 

Daha önce sigarayı nasıl bıraktım başlıklı yazımda sigarayı bırakma serüvenimi yazmış, sigarayı bırakırken ne kadar zorlandığımdan bahsetmiştim. 

Ben çayı çok seven ve çayı da aşırı şekerli içen birisi olarak şimdi de şekeri bırakmak zorundayım. 

Aslında baklava, reçel, bal, çikolata gibi tatlı şeyleri pek yiyen bir insan değilim. Ama ilk çocuğumu elime aldığım ve kim ne derse onu yaptığım lohusalık dönemimde, şekerli çayın sütü artıracağını söyleyen büyüklerim sayesinde bol şekerli çay içmeye başladım. Ki, o güne kadar çayıma şeker atmazdım.

Lohusalık dönemimde çok süt olsun diye alıştığım şekerin birgün başımın belası olacağını hiç tahmin etmezdim. 

Evet arkadaşlar yanlış duymadınız, şeker insan sağlığına sigara ve alkol kadar zarar veriyormuş. 

Doktorlar şeker tüketimini azaltmak gerektiğini altını çize çize, gözümüze soka soka söylüyorlar. 

Anlayan anlar. Valla ben doktorlar tarafından yapılan bu uyarıları üstüme aldım. Aynen sigarada olduğu gibi şekeri hayatımdan tamamen çıkartmak istiyorum. 

Of Allah'ım, şekersiz çay içmek istemiyorum ama sağlığımı da kaybetmek istemiyorum. 

Bu arada aşırı şeker tüketimi obeziteye ve şeker hastalığına davetiye çıkarmakmış haberiniz olsun. 

Vücudumuzun şekere ihtiyacı olmadığını söyleyen uzmanlar  şekeri en tatlı zehir olarak tanımlıyorlar. (Prof.Dr.Canan Karatay)

 Meyve ve sebzelerde zaten şeker olduğunu belirten uzmanlar vücuda ekstra şeker yüklemenin şeker hastalığı ve obeziteye neden olacağını belirterek şekerin zararları konusunda uyarıyorlar.

Uzmanlara sonuna kadar inanıyorum. Şekerli çay içtiğim için ben de kilo alıyorum. Yürüyüş falan yapsam da kilom yerinde sayıyor. Şişman değilim ama kiloluyum. 

Yaşım ilerlediğinde obez ya da şeker hastası olmak istemiyorum. Karar verdim, şekeri bırakıyorum..








10 Ocak 2014 Cuma

Yağışsız Geçen Kış Ayları Kurak Bir Yazın Habercisi Olabilir mi

Farkında mısınız?  Bu kış oldukça kurak geçiyor.

Türkiye'nin birçok bölgesinde bu kış maalesef beklenen kar ve yağmur yağışı gerçekleşmedi. 

Çiftçiler, tarladaki ekinin kuraklık nedeniyle çimlenip boy atmadığından şikayetçi.

Türkiye'nin birçok bölgesinde baraj gölleri sinyal vermeye başladı. Birçok barajda doluluk oranı ciddi derecede düşmüş durumda.

İstanbul'da belirli aralıklarla yaşanan kuraklık bu yıl da kendini gösterdi. İstanbul'un yanı sıra başkent Ankara, Konya, Tunceli, Sivas, Çorum, Nevşehir illeri de bu kışı kurak geçiren ve kuraklıkla mücadele edecek illerimiz arasında yer alacak gibi görünüyor. 

Görünen o ki, ocak ayı da kurak geçiyor. Tarlasındaki ürünün büyüyebilmesi için çiftçi gözünü şubat ve ilkbahar aylarında yağacak yağmura dikti. Yağmur yağmaz da ilkbahar ayları da kurak geçerse vay halimize diyorum.

Orta Anadolu Bölgemiz Türkiye'de tarımın kalbidir. İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan başta Ankara, Konya, Nevşehir, Sivas, Çorum, Yozgat gibi tahıl üretiminde önemli şehirlerimiz yağış olmazsa kuraklık ile karşı karşıya kalabilir. Buğday, arpa, mercimek, nohut, fasulye gib tahıl ürünlerinin yoğun olarak  üretildiği bu topraklarda yaşanması olası bir kuraklığın hem üreticiyi hem de tüketiciyi birçok yönden olumsuz etkileyeceğini söyleyebiliriz.  

Birçok ilimizde bulunan barajların sinyal vermeye başlaması ve toprağın kuraklık belirtileri göstermeye başlaması üzerine suyu nasıl daha verimli kullanabiliriz konusu yeniden gündeme geldi. 

Türkiye, su kaynaklarını korumakta çok fazla başarılı olamayan bir ülke ne yazık ki.  Türkiye'de kuraklık nedeniyle birçok gölün kuruma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu biliniyor. Kurumaya başlayan bu göllere kuruduğu için artık kullanılmayan gölleri de eklediğimizde tehlikenin boyutu çok daha iyi anlaşılacaktır. 

Dünyada hızla çölleşen ülkelerden birisi de maalesef Türkiye.  Ülkenin son 60 yıl içinde 2 milyon hektarlık sulak ve bereketli tarım arazisinin kuruduğunu ve bereketsiz topraklara dönüştüğünü ve birçok gölün de kuruyarak kullanılamaz hale geldiğini biliyor muydunuz?

Bütün bunlar yaşanırken ne vatandaş olarak biz ne de devlet olarak yöneticiler kuraklıkla yeteri kadar mücadele ediyoruz.  Suyla ilgili hiç sorunumuz yokmuş gibi davranmak kendimize ve gelecek nesillere yapabileceğimiz en büyük kötülüktür. Su kaynaklarımızı teker teker kaybetmeye başlamışken geç kalmadan bir an önce önlem almalı, susuzluk ve kuraklığa karşı etkin mücadele yöntemleri  ve çözüm yolları üretmeliyiz. 

Küresel ısınma ile birlikte gündeme gelen su sorunu ve kuraklık kendini bu kış biraz daha fazla hissettirdi. Önümüzdeki yaz aylarının diğer yıllara oranla daha  kurak geçme olasılığı ne yazık ki çok yüksek.  Kuraklık nedeniyle yağış almayan tarım arazilerinde arpa, buğday, mısır, fasulye, nohut, meyve ve sebze yetişmesi gittikçe zorlaşacak, tarladaki ürünün verimi düşecek. 

Önlem alınmadığı takdirde bugün bir nebze de olsa atlatabildiğimiz kuraklık sorunu zaman içinde daha da derinleşecek ve atlatmakta zorlanacağımız bir boyuta ulaşacak. 

Ülkesini ve dünyayı seven bir vatandaş olarak geleçek nesillere güzel bir dünya bırakmak istiyorsanız ve kuraklıkla mücadelede üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirmeye kararlıysanız başlangıç olarak şunları yapabilirsiniz: 

Suyu ne kadar harcadığınızı hesaplayın. Ne kadar su harcadığınızı bilmeniz tasarruf yaparken harcamanızı azaltmanıza yardımcı olacaktır. 

 Çamaşır ve bulaşık makinelerinizi dolu çalıştırmaya özen gösterin. 

Temiz ancak kullanmadığınız suları biriktirerek balkonunuzu yıkayın ya da çiçeklerinizi sulayın. 

Musluklarınızı su tasarruf özelliği olan musluklarla değiştirin. 

Bulaşıklarınızı bulaşık makinasında yıkayın. Böylece daha az su harcarsınız.

Özellikle kış aylarında duş için sıcak su beklerken akan soğuk suyu kovaya doldurup temizlikte kullanın. 

Dişlerinizi fırçalarken musluğu kapatmayı sakın unutmayın. 

Su faturalarınızı takip edin. Fatura takibi, almış olduğunuz tasarruf önlemlerinin işe yarayıp yaramadığınızı görmenizi sağlar. 

Kızartma yağlarını kasinlikle lavabolara dökmeyin. 1 litre atık yağın 1 milyon litre içme suyunu kirlettiğini unutmayın.

Pilleri çevreye atmayın. Pillerin içinde bulunan ağır metallerin temiz su kaynaklarını kirlettiğini unutmayın. 

Ormanları koruyun. Ağaçları keserek ormanları yok etmeyin. Ormanların bu dünyanın akciğerleri olduğunu ve önemli bir yağmur kaynağı olduğunu asla unutmayın. 

Arabanızı kovayla temizleyin. Hortum kullanarak gereğinden fazla su harcamayın. 

Yağmur suyunu sulama suyu olarak kullanmanızı sağlayacak depolama sistemine bir an  önce sahip olun. Böylece bahçenizi depoda biriktirmiş olduğunuz yağmur suyu ile sulayabilirsiniz. 





9 Ocak 2014 Perşembe

Fidyeci Yazılım Nedir

Bilgisayar korsanları ne yazık ki, hız kesmiyor. Gün geçmiyor ki, bilgisayar korsanları tarafından yeni bir yazılım bulunup bilgisayar kullanıcıları tehdit altına sokulmasın.

Son yıllarda ortaya yeni bir yazılım sürüldüğünden birçok kişinin haberi olmayabilir. Bilgisayarları tehdit eden bu yeni tehdidin adı fidyeci yazılım.

Fidyeci yazılım adından da anlaşılacağı gibi bir dolandırıcılık sistemi. Cihazına fidyeci yazılım bulaşan ve kurban olarak seçilen kişilerden, yazılımı yükleyen dolandırıcılar fidye talep ediyor. Evet, yanlış duymadınız bu yazılımın bulaştığı bilgisayar sahipleri ne yazık ki bu çeteye para ödemek zorunda kalıyor.

Fidyeci yazılım nedir? Fidyeci yazılım çoğunlukla porno siteleri aracılığı ile bulaşan bir yazılım türü. İlk defa 2009 yılında Rusya'da ortaya çıkan bu yazılım  açılır pencereler aracılığı ile gönderilen ve bilgisayar kullanıcısını suçlayan mesajlar ile kendini gösteriyor. 

Fidyeci yazılımların hedef kitlesi daha çok porno siteleri ve porno sitelerinde zaman geçiren insanlar. Bu yazılım daha çok açılır pencerelerden kullanıcının suç işlendiğini ima eden mesajlar aracılığı ile ortaya çıkıyor.

 Yazılımın amacı bilgisayar kullanıcısını korkutmak ve utandırmak. Açılır pencerede yayınlanan mesaj aracılığı ile kullanıcıya yasa dışı faaliyette bulunduğu ve bu nedenle  bilgisayarına el konulduğu mesajı veriliyor.

Cihazına fidyeci yazılım bulaşan bilgisayar sahibine, mesaj aracılığı ile yasa dışı faaliyetinden dolayı ceza ödemesi gerektiği söyleniyor.

Fidyeci yazılımların bulaşma adresi çoğunlukla porno siteler olduğu için ekrandaki mesaj kullanıcının hem utanmasına hem de suç işlediğini sanmasına neden oluyor. 

Bilgisayarına fidyeci yazılım yüklenen kullanıcıların birçoğu ne yazık ki dolandırıcıların bu oyununa alet oluyor ve talep edilen parayı dolandırıcılara ödemek zorunda kalıyor.  

Fidyeci yazılım nedeniyle virüs bulaşan bilgisayar kilitleniyor ve virüs silinene kadar kesinlikle kullanılamıyor. Virüs aynı zamanda bilgisayarın yerini saptayarak mesajı özel hale getiriyor. Yani, Türkiye'deki bir bilgisayara gelen mesaj Türk Polisi logosu ile görülüyor ve kullanıcının gözünde daha inandırıcı bir hal alıyor. 

Fidyeci yazılım çeteleri tarafından bir yılda 5 milyon dolar toplandığı tahmin ediliyor. Bu rakam sorunun boyutunu göstermesi bakımından oldukça çarpıcı. Zira, bilgisayarına fidyeci yazılım bulaşan ve bu sorundan kurtulmak için 300-500 dolar arasında bedel ödeyen kurbanlar olduğu biliniyor.

Dünyada faaliyet gösteren fidyeci yazılım çetesi 16 olarak tahmin ediliyor. Çetelerin fidyeyi tahsil etme şekli ise yine internet oluyor. Elektronik ödeme şeklinde tahsil edilen bu paranın geri alınma ihtimali kesinlikle yok. Fidyeci yazılımlar ödeme aracı olarak MoneyPak, Ukash ve paysafecard kullanıyorlar.

Bu tür kötü yazılımlara karşı cihazınızı koruyabilmeniz için cihazınıza mutlaka antivirüs programı yüklemeniz gerekiyor. Yükleyeceğiniz bir antivirüs programı, bilgisayarınızı  korsanlar tarafından yüklenmesi olası kötü yazılımlara karşı koruyacaktır.

  

8 Ocak 2014 Çarşamba

İnternet Bağımlısı Olan Çocuğa Bilgisayarı ve İnterneti Tamamen Yasaklamak Doğru mudur

Bilgiyasar bağımlılığı ne yazık ki çağımızın hastalığı. İnternete de kolayca erişebilen bilgisayar bağımlıları aynı zamanda potansiyel bir internet bağımlısı oluyorlar. 

Bilgisayarla birlikte hayatımıza dahil olan internet etkili bir iletişim aracı. Ancak interneti amacı dışında kullanmak kullanıcı üzerinde tüm bağımlılık yapan şeyler gibi (örneğin alkol gibi) bağımlılık yapabilmekte. 

İlköğretim çağındaki çocuklar ve ergenlerde çok sık görülen bu rahatsızlık yetişkinlerde de görülebilmekte. Yetişkinler arasında da internet bağımlısı olanların sayısı maalesef azımsanmayacak kadar çok. Evli çiftler arasında internet bağımlılığı nedeniyle boşanan çiftlerin dahi bulunması manidardır.


İstanbul'da açılan özel bir internet bağımlılığı kliniği'ne  başvuranların yarısından fazlasına internet bağımlısı teşhisi konulmuş olması, konunun ciddiyetini göstermesi bakımından çok önemlidir. 

İnternet bağımlılığı en çok ilkokul çağındaki çocuklar ile 16-21 yaş aralığındaki gençler arasında görülüyor. Öyle ki, bu çocukların bir kısmı internette zaman geçirebilmek için okuldan bile kaçmayı göze almaktadır. 

İlk defa Ivan Goldberg tarafından 1995 yılında ifade edilen internet bağımlılığı sendromu, zaman içinde herkes tarafından kabul edilen bir rahatsızlık olarak kabul edilmiştir. 

 Şimdi, tüm anne ve babalar şunu merak ediyor; internet bağımlısı olan bir çocuğa interneti ve bilgisayarı tamamen yasaklamak doğru mudur?

Hayır, interneti yasaklamak doğru değildir aksine çocuklar üzerinde yasak olan şeyler her zaman daha fazla ilgi uyandırır. Bu nedenle aileler bilgisayar ve interneti tamamen yasaklamak yerine çocukla anlaşma yolunu seçmelidir. Tamamen yasaklama yerine çocuğun belirli aralıklarla bilgisayar başında zaman geçirmesine izin vermek çocukları daha memnun eder. 

Çocukların internet hakkında doğru bilgilendirilmesi çocukların doğruyu bulmasına yardımcı olacaktır. Doğruya ulaşma yolunda çocukların bazen küçük yanlışlar yapmasına müsamaha göstermek gerekir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan aile fertleri serinkanlı olmalı çocuğa ceza vermek yerine onunla iletişim kurmaya çalışmalıdır. 

Çocuklar internet konusunda aile tarafından yönetildiğini hissetmemelidir. İnternet konusunda onlarla karşılıklı konuşmak en doğrusudur. Aileler onları yönetmek değil aksine yönledirmek istediğini belli etmelidir. Böylece çocuk kendini daha özgür hissedecektir.  

İnternet bağımlılığı dikkat edilmediğinde ciddi bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkar. Uzmanlar ise  bu rahatsızlıktan interneti yasaklayarak kurtulmanın mümkün olmadığını belirtiyorlar. O nedenle internet bağımlısı çocuğu olan aileler interneti yasaklayarak önlem aldığına inanmamalıdır. 

 Çocuğunun ileri derecede internet bağımlısı olduğunu düşünen ve çocuğunu bu bağımlılıktan kurtarmak isteyen aileler mutlaka profesyonel destek almalı, çocuğun internetten uzaklaşmasına yardımcı olabilecek sosyal aktivitelere katılmasını sağlamalıdır. Çocuk ne kadar fazla sosyalleşirse internette o kadar az zaman geçirmeye başlayacaktır. Sosyalleşmeye başlayan çocuk, internet bağımlılığından da zaman içinde kurtulmayı başaracaktır.